|
|
Tartışma
Kollektifleri Üzerine 12 Eylül, Türkiye solu ve hareketimiz açısından ağır bir yenilgi dönemi oldu. Bu yenilgi şokunu üzerimizden atmaya çalışırken, Engels'in "Sert bir çarpışmadan sonraki bir yenilgi, devrimci değeri kolayca kazanılmış zafere eşit bir olaydır" örneğine benzer biçimde, güçlü bir hareket olarak çıkış arama aşamasında iken, "sosyalizmin" çöküşü ile ikinci bir şok yaşadık. Ki sosyalizmin yenilgisi diye tabir edilen 70 yıllık bir sürecin kapanması, Dünya ve Türkiye solu üzerinde özellikle düşüncesel anlamda çok daha ağır bir tahribat yarattı. |
![]() |
1971 12 Mart yenilgisinden güçlü bir şekilde çıkan,
kitlelerle bir bütünlük yakalayan hareketimiz,12 Eylül sonrası hala bir
toparlanma, kitlelerle bütünleşme biçimleri arıyor.
Bunda en büyük etken, yeni dünya düzenine geçiş, sosyalizmin soyut bir kavram haline dönüşüp gelecek vaadedememesi, devrimcilerin marjinal duruma gelmesidir. Dünya kapitalizminin, kendi dönemsel krizini aşmada önemli üstünlükler yakalaması, sosyalist sistemin yıkılması, tek tek herhangi bir ülkenin emperyalist-kapitalist sistem dışına çıkma tehlikesinin ortadan kalkması, burjuva medya araçlarının anti-sosyalist (dolayısıyla eşitlik, özgürlük, kardeşlik gibi insanlık değerlerini bayağılaştınp metalaştıran ) propagandaları da oldukça karanlık bir tablo çizmektedir. Dünya kapitalizminin yeniden yapılanmaya girdiği bu süreçte, sosyalizmin ideolojik-teorik sorunlarının ön plana çıktığı, eski ideolojik, teorik, politik çözümlerin dejenere olduğu, düşüncelerimizin burjuva düşünceleri karşısında inandırıcılığını yitirdiği, sınıftan koparak politik alanın dışına itildiğimiz, sadece kendimizi korumakla sınırlandırılmış bir negatif dönemin içerisinden, 1 yıldır başlatılmış olan tartışma süreci ile kollektiflerde yeniden, eski kavramlara değer kazandırmak, bugünün dünyasına yeni açılımlar üretebilmek, devrimci prestijimizi, düşünce ve ahlakımızı yeniden geliştirmek için bir araya geliyoruz. Devrimci Yol geleneğinin bizlerde içselleştirdiği bir devrimcilik tarzı vardır. Her zaman yaşama bulunduğumuz yerden müdahele etmeye, sorunlarla tek başımıza olsak bile mücadele etmeye çalışırız. Zaten onüç yıldır merkezi bir politik yapımızın olmamasına rağmen, hayatın her alanında (eksiği ve hataları ile) var olmaya devam etmemizi biraz da bu kültürümüze borçluyuz. Kendiliğinden ve tepkici gelişen bir mücadele içinde, burjuva medyalarının ağır ideolojik baskılanması altında yaşayan insanlanmız, tek tek ideolojik-teorik sorunların çözümünde başarı sağlayamıyacağından, çabaların sistemli ve kollektif bir temelde, geniş çaplı bir araştırma sürecine yayılması gerekiyor. Bilindiği gibi kollektif sözcüğünün anlamı, birlikte birşeyler yapmak için birlikteliklerin yakalanmasıdır. Bunların iyi ve doğru olması için; sorgulayan, araştıran, proje üreten ve katılımı sağlayan insanların biraraya gelmesi gerekir. Buradan doğru, başlangıçlardaki karışık çok seslilik süreç ilerledikçe dinlenebilir bir hale dönüşecektir. Bu da organize olmaktan, kollektif içerisinde görev bölümleri yapmaktan, araştırma, inceleme, okuma grupları oluşturmaktan geçer. Yeni süreci tanımlamak, geliştirmek ve dönüştürmek gibi bir görevimizin bilincinde olarak çalışmalarımızı kaosun içerisine sokmadan, önceden belirlenmiş gündemli konularla şekillendirmeliyiz. Bu sürecin çalışkan insanlara ihtiyacı olduğunu hepimiz kavramış durumdayız. Yukarıda sayılanlara ek olarak, kollektiflerin yer
ve maddi sorunlarını da çözmek gibi bir asli görevimiz bulunmaktadır. Bir
kişiye yükleme yapılmadan sorumluluklar dağıtılmalı, herkes birbirinin
sorunlarına karşı duyarlı olmalı, elinden geldiğince çözümde yardımcı
olmalıdır. Bu şekilde dağılımcı bir sorumluluk bilinci yaratılamaz ise,
kollektifler kollektif olmaktan çıkar, nereye sürükleneceği belli olmayan
gayri memnunların atışma alanına dönüşür. Kollektiflerde dayatmacı ve
zorlayıcı bir müdahaleye gerek olmamalıdır. Bu bir gönüllülüktür. Kollektife Katılan Bireyin Durumuna İlişkin Yukarıda yazılanlardan hareketle kollektifler,
bireyin özerkliğini öne çıkarmalı, serbest ve özgür düşünmesini
geliştirmeli, zaman içerisinde düşüncelerin ortaklığı yakalanmalıdır.
Kollektife katılan birey, dünya emperyalistlerinin ideolojik
bombardımanının yanında, bir de yenilginin ezikliği içerisindedir.
Nedenlerin ağırlığı altında boğulmak üzeredir. Çıkış yollarındaki ışıklar
sönüktür. Elinde avucundaki değerleri yitirmiş veya yitirmek üzeredir.
Böyle karışık durumdan çıkmaya çalışan, insanlardan oluşan kollektiflerle
yüzyüzeyiz. Bu duruma gelmiş bireylerden kollektifin ilk dönemlerinde
önemli şeyler beklenemeyeceği bilinmelidir. Dünyanın ve ülkemizin yeniden
yapılanması sırasında, üstü başı yırtılmış ve yıpranmış olan bireyler,
yeni bir şeyler giymek için ilk önce terziliği öğreneceklerdir.
Başkalarının diktiklerini giymek, dikilenlerin ya bol ya da dar geldiğinin
ve çabuk dejenere olduğunun bilincinde olanlar, dikim sürecine
katılmalıdırlar. Dışandan ölçü tarifınde bulunanların, elbisenin
eksikliklerine veya fazlalıklarına söz söyleme hakkı bulunmamaktadır.
Günümüzün bireyi kendisinin içerisinde olmadığı hiç bir olayı onaylamıyor,
biliçsiz de olsa hemen tavır alıyor. Kaygıları ve kuşkuları, bugünkü süreç
içerisinde kendini ifade edemediği sürece devam edecektir. Bizim İçin Neden Kollektif Bizler bu ülkede gerçek dönüşümleri ve değişimleri yaratmak isteyen kişileriz. Dünyanın bugün geldiği noktada, insanların katılmadığı bir mücadelenin başarılı olma şansı bulunmamaktadır. Ülkemizde de bu mücadele çok uzun sürecek ve sürekli bilinçli insan malzemesine ihtiyaç duyulacaktır. Bu yüzden kollektifler önemlidir. Yarını en iyi şekilde kurmak isteyen bizler için kollektiflerin amaçları: 1. 12 Eylül yenilgisinin arkasından gelen dağınıklığın önüne geçmek, yitirilen kadroların yerlerine yenisini yaratmak. 2. Geri bıraktırılmış olan ülkemizde değişimleri geniş kitlelerle paylaşmak, onları sürece katmak. 3. Bilimselliği ve teknolojik değişimleri kapitalizmin sahiplenmesinin ardından, bizlerin içine düştüğü sorunlardan doğan sıkıntıları gidermek. 4. Bazı Doğu Bloku ülkelerinde başlayan çöküntünün hızlı bir şekilde Sovyetlerde de yaşanması ve insanların gözünde sosyalizmin değer yitirmesinin getirdiği sıkıntılara çözüm bulmak. 5. Dünyada gelişen milliyetçi ve şöven dalgaların karşısında gerçek ENTERNASYONALİST düşünceyi oturtmak. 6. Emperyalizmin dünyayı daha iyi sömürmek için yarattığı yeni düzenlemenin düzensizliğini kitlelere anlatmak. 7. Üretim ilişkisinden üretim araçlarına kayışın nedenlerini sınıfa ve kitlelere anlatabilmek. 8. Emperyalizmin gelecekte insan kıyımına daha şirndiden başladığını insanlığa göstermek. 9. İnsan ilişkilerindeki yozlaşmayı gidermek. 10. Sosyalizmin yeniden kitlesel olarak yapılanmasını tartışmak. 11. Devrimci ilişkiler ve tavırlardaki geri adımı önlemek, yeni bir devrimci tiplemesini ortak olarak yaratmak. 12. Ortak yaşamayı, paylaşmayı şimdiden öğrenmek
olmalıdır. Tüm bu sıralandırmaların yanında, daha niceleri olmalıdır
denilebilinir. Onları da sizler yazarsanız, ortaklığı yakalamak için ilk
adımı atmış oluruz. Ne Beklenmeli - Nasıl Bir Çalışma Hedeflenmeli Ortak yönlerini yeniden yaratmak için biraraya gelen insan mozaikidir bugünkü kollektifler. Bu anlamda başlangıçla birlikte, çok önemli şeylerin yaratılması beklenmemelidir. Mükemmeliyeti ve ideali yakalaması olanakların dışındadır. Üretimlerin ortaya çıkışı, katılanların birbirlerini iyi tanımalarının arkasından olacaktır. Baştan başlayarak inişli çıkışlı zikzaklar çizilmesi doğaldır. Bunun diğer önemli nedenlerinden biri de, Türkiye solunun almış olduğu yenilginin yanısıra dünyadaki sosyalist değerlerin tartışılmasıdır. Her türlü olumsuzlukların yaşandığı bir dünyada, yaşadığımızın bilincinde olmak ve yeniden değerlere sahip olmak için kollektifler hedeflenmelidir. Kollektife gelen insanlar niçin böyle bir yere geldiklerinin önemini kavramakla işe başlamalıdırlar. Kendinden başlayarak, toplumu değiştirmeyi ve dönüştürmeyi hedefleyen, bunun için de özveride bulunan insanlar topluluğu olmaları gerekir. Kollektife katılan insanlar; okumayı, araştırmayı ve yazmayı hedef olarak önlerine koymalıdır. "Ne ve nasıl yaparsam geçmiş ile gelecek arasında kopmaz bağlar kurabilirim" sorusunu soran ve çözümler arayan insanlar kollektiflerde üretken olabileceklerdir. a. Kendimizi iyi tartmalı, neler yapabileceğimizi net olarak ortaya koymalıyız. b. Her türlü liberal eğilimlerden kurtulmak için çabalamalıyız. c. Eski ve yeni tarzımızı iyi harmanlamalı, günümüze denk düşecek sonuçlar çıkarmalıyız. d. Tek gündemli ve siyasi ağırlıklı olan konular sıraya konmalı, gündem fetişizmi yaratmamalıyız. e. Somuttan hareketle on yıldır kendinden menkul yaşayıp bugünkü kollektiflerde yer alan insanlara dayatmacı ve zorlayıcı bir mantıkla gidilmeyeceğini bilerek, bugünü yakalamasının, yarını oluşturmasının çalışmasını hedeflemeliyiz. f. Ortak teorik sorunları çözebilmenin ilk yolu, araştırma gruplarının oluşturulmasından geçmektedir. g. Pratik çalışma olarak yerel yönetimlere yönelik
bir çalışma başlatmalı, diğer solun da içinde olacağı ortak faaliyetler
örgütlemeliyiz. Kollektife Katılım Yukarıda sık sık değindiğimiz gibi on yıllık sürecin
kendiliğindenci bir şekilde yaşanması, insanlarımız üzerinde olumsuz
etkiler bırakmıştır. Bu olumsuzlukları değerlendirmek bizim görevimiz
olmalıdır. Ancak birlikte iş yapacak insanlar birbirlerini
sorgulamalıdırlar. Buradan doğru, kollektiflerin başında iç hukuku, katı
kuralları olmaz, "şu katılır bu katılamaz" mantığı güdülemez. Kendisini
ifade etmek, üretkenliği yakalamak isteyen herkes katılmalıdır. Kollektife
katılanlar, kollektifin yüzeysel de olsa var olan işleyişine uyma
duyarlılığını göstermelidirler. Eleştiri ve özeleştiri kavramını
dejenerasyona uğratmadan işletmeliyiz. Serbest vezin konuştuğumuzdan
katılanlardan katı düzen beklememeli, katılımlar sınırlı tutulmamalı,
sürekli yeni katılımlar hedeflenmelidir. Diğer sol içerisinde kollektife
katkıda bulunacak unsurlar araştırılarak ortaya çıkartılmalı, kollektife
taşınmalıdır. Kollektiflerde sayılar ilk önceleri çok inişli çıkışlı
olacaktır. Bu bizleri korkutmamalı, sürecin doğallığına bırakılmalıdır.
Kollektifteki Liberal Eğilimler Sürecin doğallığından kaynaklanan kollektiflerin içerisinde hatalı eğilimler mevcut olacaktır. Bunlardan sıyrılmak, yozlaşmayı ve çürümeyi önlemek, bir devrimci hareketin gelişmesi ve mücadelenin tutarlı olmasını sağlamak için, her türden hatalı eğilimlerin ortadan kalkması zorunludur. Başlıca hatalı eğilimler; - Siyasi bağların ağırlıkla sözkonusu olmadığı bir ortam her türlü yanlış eğilimin gelişmesine açıktır. Devrimci ilişkilerin yerine "ahbap çavuşluk" ilişkilerinin geliştirilmesi, eleştiri-özeleştiri yönteminin ve mücadelemizin genel çıkarlarının unutulup, devrimci olmayan davranış biçimlerinin ortaya çıkarılması. - Bazı arkadaşlar, önemli şeyler biliyormuş, her şeyi yapabilirmiş havası atmakta, böylece kendilerini büyük göstermek istemekteler. Unutulmamalıdır ki kendisine devrimciyim diyen bir kimse, çok şey bilse ve çok şey yapabilse bile her şeyden önce alçakgönüllü olmalıdır. - Ayrıca teorik konularda "bilgiç" geçinen arkadaşlar, tartışmalarda kendi görüşlerinin en doğru olduğuna inanarak, kesinlikle ikna olmaya açık değildirler. Bu arkadaşlar, insan ne kadar çok öğrenirse "cehaletinin" o kadar çok artacağını, yani öğrenmesi gerekenlerin o kadar çok artacağını unutan arkadaşlardır. Ve özellikle de, bir öğretmen olmadan önce bir öğrenci olunması gerektiğini gözardı eden arkadaşlardır. - Kollektiflere katılmak, içerisinde yer almak bir gönüllülük olayıdır. Kimsenin yakasından tutularak kollektifin aktif unsuru olması istenmemektedir. Katılanlar ise kollektifin ilkelerini, çalışma esaslarını, yaptırımlarını kabullenip, gereklerini yerine getirecektir. - Konuşma yeteneğinin olmadığını sanan arkadaşlar, genel toplantılarda görüş getirmekten çekinmekte, teorik yeterliliği az olan arkadaşlar ise yanlış bir şeyler söylerim korkusuyla konuşmamakta, kimileri de eleştiride bulunduğu zaman kendisinin de eleştiri alacağından korkmaktadırlar. - Bunların yanı sıra, bazıları da "beni ilgilendirmez" mantığıyla bireyci bir tavır takınmaktadırlar. - Eleştiri konusunda, sırf kişisel çıkar gözettiği için başkalarının açığını yakalamaya çalışmak ve bu yüzden "eleştirmek için eleştirmek" de söz konusu olmaktadır. - Kollektif ilişkilerin geliştirilmesine en büyük
engel, alınan görevleri yerine getirmek için çaba göstermemek, işi yarıda
bırakmak, ya da "ben kafamın bastığı işleri yaparım" diye keyfi anlayış
göstermek, kendisine verilen işleri başkasına devretmek, küçük iş diyerek
iş küçümsemektir. Kollektifteki Devrimci Tarzımız Bugün bizlerin birincil görevi, halkımızı ve geleneğimizden gelen insanları biraraya getirerek, asli görevimiz olan devrimi yapmak için ideolojik-politik hazırlıklara şimdiden başlamaktır. Türkiye solunda ve saflarımızda, unutulmuş olan devrimci tavrı kazanmak için mücadele etmeliyiz. Kollektifler bunun ilk tohumlarının atıldığı, organize olmaya ideal yerlerdir. Bu anlamda kendisine devrimciyim, sosyalistim diyenlerin görevi, şimdiden hayatın her alanına müdahale edebilecek yapıları yaratmaktır. Bunları yaparken kollektiflerde yakaladığı ortak ilişkileri devrimci bir tarza yöneltmenin çalışmasını başlatmalıdır. Bildiğimiz gibi devrimcilerin ortaklığı gelişi güzel ortaklıklar değildir. Belirli ilke ve amaçları vardır. Bunları gerçekleştirmek için ideolojik ve pratik birlikteliğe önem verilmelidir. Bunları yapmaya çalışırken kollektifteki insanların birbirlerine karşı tavırları olumlu ve yapıcı olmalıdır. Yapılan yanlışlıkları, hataları düzeltme yönünde hareket etmeden önce, kendimize bir eleştiri başlatmalıyız. Tersine hareketle, kendi hatalarımızı düzeltme çabası göstermeden, sadece diğer arkadaşların yanlışlıklarını görüp eleştiımek yanlıştır. İkili görevimizi hiç bir zaman unutmadan, bir taraftan kendimizi yenilerken, arkadaşlanmızın da yenilenmesi için kendimize tasarruf etmeden öğrendiklerimizi aktarmalıyız. Bunları yapmazsak kollektiflerdeki çalışmaları ileri boyutlara taşıyamayız. Gerileyerek elimizde kalan son güzellikleri de yiyip bitiririz. |
|
Biradım Dergisi Web Grubu 2003-2004 email: web@devrimciyol.org